Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği Üyeleri ile birlikte Kentpark'ta toplanarak yola koyulduk ama bir gönüllüye daha önce o da herkül Erkan)) bu lakabının var olabileceğini düşünüyor, nedeni ise tüm tur boyunca sırtında doğasında yürüyüş çantalarıyla ve yüklerle dağları tepeleri aşıldı. Onu beklemek için Karapürçek kavşağındaki petrol ofisinde mola verdik. 5 dakika sonra da Erkan geldi, geldi ama bir sorun var mı? Erkan'ın bisikletinin pedallarında sıkıntı var bu turu kesinlikle tamamlamaz ve bölümleri, çözüm üretemeden ama başaramamış, başarması için anahtara ihtiyacı var. Anahtar kimde tabi ki Hızlandırıcı Serkan'da 13-15 anahtarla olaya hemen müdahale ederek pedalları söküyoruz ve yenisi ile değiştiriyoruz. Birde hatıra fotoğrafı diğer tabiri ile gazlarımızı petrolden doldurarak Akyazı İlçe Merkezine doğru düşmez yollara.
Yaklaşık 32 km sonra Akyazı İlçe Merkezine varıyoruz. Merkezde yer alan Belediye Bahçesinde alışveriş ve genel ihtiyaç molası için duruyoruz, bizzat gördüğümüz için çay molası veriyoruz. Serkan diyor ki kavun olmadan olmaz ben taşıyacağım ama kavun normal diyor. manavdan bol miktarda bir kavun alıp heybeye ortaya koyuyoruz. Unutmadan heybelere yükleri eşit ağırlıkta koymaya özen göstermez, seleye yakın ve ağır ağırlık harcamalarını de ihmal edemezsiniz. Yaklaşık olarak 20 km. yokuş çıkacağız ve tüm yükü ayaklara ve birleştirilmiş vermek doğru değil. Bu hazırlıkları da yönettikten sonra…
Serkan diyor burada Yavuz isminde bisikletçi genç imam kardeşimiz var. Bir arayım diyor, ilerlemekten sonra bizimle tanışmak ve belirli bir yol boyunca bize katılmak için yanımıza geliyor.Tırmanma etabına kadar bize gruplara ulaşarak uğurluyor. Payımıza çok teşekkür ediyoruz ve en kısa zamanda aramızda görmek istiyoruz. Akyazı Merkezden Pazarköy-Güzlek Mahallesi yolunu takip ederek 1548 metre seviyesindeki Keremali Zirvesine doğru bol yokuşlu rotamız da başlamış durumda. Hava güzel trafik hiçbir zaman yoktur. Yükseldikçe manzaraların çeşitliliği muazzam güzellikte ve bizi bizden alıyor, manzaraya kadar da yokuşlar bizi bizden alıyor dersek yanlış söylemede bulunmamışız. Yolun Güzlek Mahallesinin bitiminine kadar olan kısmı asfalt ve havanında genişleyerek hep birlikte başlıyoruz, çok şükür hazırlıklı ustanın güneş kremlerimizi sürdürüyoruz, varsa kolluklarımızı da taktığımız yola devam ediyoruz. Yol boyunca belki de 20'den fazla çeşme ve doğal kaynak suları vardı hiç su barındırmamak. Yol boyunca ağaçların ve depolamaların içerisinde serinleyerek tırmanmaya devam ediyoruz.
Yokuşların eyimini hiç söylemiyorum bile aralıksız olarak tırmanıyor bazı yerler gerçekten hatırlanabilir derecede dereceli dikti, Dönen yokuşu bu yokuşların yanında çerez kalıyordu. En sonunda Öncü yokuşunda gidişin gidiş yolu belli yol belli, ama öyle mi bir viraj bitiyor diğer, bir yokuş bitiyor diğeri adeta sonu hiç gelmiyor, yol boyunca takviye olsun diye çikolata ve Serkan'ın hanımeli poğaçalarını yiyoruz. Nihayetinde Güzlek Mahallesine varıyoruz, burada tarihi Güzlek Camisi'nin önünde mola veriyoruz.
Caminin yenisi 100 metre aşağıdan devam eden kaderine terk edilmiş gibi duruyor, genel olarak tarihe tanıklık etmek ve bu güzellikleri bir araya getirmek için giriyoruz. Cami'nin içerisi tam olarak tarih ve yıllara meydan okuyor, kesinlikle tarih eser olarak değerlendirilmeli ve Turizm'e kazandırılmalı, burada birkaç fotoğraf çekildikten ve mola verdikten sonra yola devam ediyoruz. Ben şimdi çaktırmıyorum ama asıl baba yokuşlar şimdi başlıyor. Güzlek Mahallesinin rakım programlamaları yaklaşık olarak 750 metrelerde ve biz daha 1500 metrelere çıkarız))) km. Sonuçta sonu sonunda olabilir ama sürekli yokuş çıkmaktan enerjimiz sürekli olarak tükeniyor, Bu enerji kaybettiklerinden dolayı uzun süre çıkmak zorunda kalıyor.
Bunu yürüme olarak değiştirmeden taşımamız yüklerin çok büyük etkisi oluyor. Yüksüz çalışmalar 2 yıl önce günübirlik olarak çalıştırdık ve çokta zorlanma olmadı ama işin içine yüklendiği zaman gücü, denge, efor ve dayanıklılık ön plana çıkıyor, hele ki kondisyonunuz da yoksa pilinizin bittiği an demektir. Arayı inerek ve mola vererek dağıtarak bunları da katarak yolumuza devam ediyoruz.
Artık asfalt yol bitti ve toprak yola giriş yapıyoruz, toprak yolu kimi yerde iyi ve düzgün kimi yerde taşlık ve bozuktu, araçlar için bunu gösteren Keremali'ye kadar araçla gidebilecekler gidilmeyecek gibi değil ama Çamlıca Gölü için aynı şeyleri söylemem doğru değil. Giderler var yanınızda parçalarınız ama aracınızın altının yüksek olması tavsiye edilebilir. Araçla Çamlıca Gölüne giderseniz eğer Çamlıca yolu tavsiye edilebilir, oran yolu da kötü ama en az mesafeden gidebiliyor. Bisikletler için öyle bir sıkıntı yok)) ara ara motokrosçular da yokuşta ortaya çıkıyorlardı güzel oranlar vardı.
İyice açıkmaya başladık ve daha 15 km. yolumuz var, hemen bir gölgeye çekilerek Serkan'ın gerekirse ben taşırım kavunu burada aç kurtlar misali parçalıyoruz, kavunu yediler ama bizi kesmedi, takviye olarak çikolata ve muzlardan yiyoruz ama bizi yine kesmiyor yine burada Serkan'ın hanımeli poğaçaları devreye giriyor. Hanımının ellerine sağlık diyoruz. Poğaçaları da x sonunda yola devam ediyoruz ama bunu gösteriyor o mola ve gıda bize ilaç gibi geliyor. Saat 18.00' a kadar bir daha yemek yemiyoruz.
Toprak yolda ilerlemek asfalt yola göre daha iyi olsa da yokuş çıkmadaki hassasiyet toprakta sorun olmuyor, yükler var patika çekiyor yol virajlı ve taşlı, bazı yerler hatırı sayılır derecede bozuk, böyle olunca nihayet imdat çeşmesine varıyoruz, böyle bir süre devam etmediği doğa yürüyüşçülerin parkurlarının durağı ve burada doğal kaynak suyu var. Bizde burada su ve ihtiyaç molası veriyoruz. Molanın ardında yine yoluna devam ediyoruz. Bayağı bir tırmanıştan sonra nihayet Keremali ve Çamlıca Gölü'nün yol takibina varıyoruz. Buraya varmak demek Keremali Yaylasına varmak demek çünkü arası mesafe çok yakın, burada zirve de muazzam yükseklikte ve görülebiliyor, kendi aramızda biz buraya mı tırmanıyoruz gülüyoruz.Eeeee ne demişler Recep'in yaptığı turlarda çile ve eziyet kesin vardır))) Saat 13-14 sıralarıydı vardığımızda yaklaşık olarak 5 saatlik yüklerle birlikte tırmanmayı gerçekleştirmişiz. Çok iyi sayılmasısa da o parkur o yol ve yükleri de katarsak çok iyi bir zaman olarak ortaya çıkar. Turun başında zaten günübirlik değil 2 günlük rahat tur bakışınızı kasmadık ve çok hareket ederek keyif alarak çıkış gerçekleştirdik. Keremali Yaylasına varıyoruz, hemen sağda camii var, hemen içeriye girerek kendimize ve bisikletlerimizi gölgeye çekiyoruz, bisikletlerimizi de buraya kitliyoruz.
Bisikletlerimizi olduğu gibi burayı doldurduktan sonra caminin karşısında oturan bir abiye biz türbeye çıkacağız bisikletlerimizi burada bırakacağız sorun olur mu? Artık güvende olan bisikletlerimizi de bıraktıktan sonra yaklaşık olarak 350 mt. seviyede yer alan Keremali Türbesine yani zirveye doğru genişliğe tırmanmaya başlıyoruz. Yol boyunca papatyalar, çiçekler ve çilekler genişleyen çevremizi sarıyor, temiz hava bol oksijende kabası,
Bisikletlerden indikten sonra bu yürüme bize ilaç gibi geliyor. Adeta enerji kaybı değil enerji depoluyor, yol boyunca doğal olarak küçük Osmanlı çileklerinden tıkına tıkına yiyerek tırmanışa geçiyoruz. Tadını hiç tarif edemeyeceğim inanılmaz derecede mis kokulu ve lezzetliydi, Unutmadan yayladan sistem yukarıda 2 bayrak var birisi 150 metre mesafede ilk etapta türbe halinde olabilir gibi boyuta gelebilir ne var 10 dakikaya çıkarım diyebilirsiniz ama çok yanılırsınız asıl türbe ve zirvede en tepede ve tane yürümesi 1 saat sürüyor, araçta belirli bir yere yakınına kadar çıkıyor ama aracınızı masrafa sokarsınız başlangıçta patlayan yollar felaket)) bir doğa yürüyüşçüsü abimiz bize diyor bir patika yolu var daha kestirme yollar çok uzun veya başka bir geçiş diyor kısaca böyle yapıyoruz.
Bu yol gerçekten muazzam güzelliğe ve muhteşem manzaralara sahip, bu yolun kimsenin kullanmadığı açıkça belli oluyor, dev kayalar ve bozuk taşlı yollardan ilerliyoruz, bir bölüm ayı ini bile vardı, bir gerçek vardı ki çileklerin atası yani sülalesi burada konuşuluyordu, iri iri lezzetli çileklerin hepsi buradaydı , koyunlar gibi otlandık ve yediler)) Bu tura gelmeyenler çok şeyi kaçırmamayı başardı. Bu kestirme yolu bize 20 dakika kazandırdı. Nihayetinde zirveye Keremali'nin yattığı yerde Türbesine varıyoruz.
Manzaralar öyle kopyalanmış ve korunmuştu ki burada ki çadır kuralım burada kalalım şu güzelim bakarsınız dedik. Hakikaten tek kelimeyle kelimelerin bittiği ve söyleyebildiği. Suları buz seyri doyumsuzdu. Sülüklü Göl heyelan alanı görülüyordu, arka kısmında Çiğdem Yaylası ve Dikmen Zirvesi görülüyordu. Buradan aşağıya hiç inmek istemedik. Hatta burada yarım saat kadar seyir ve oksijen molası verdik. Mollanın ardından buranın veriminin geçişlere ve Keramali'nin ruhuna dualar çıkışı sonra çıkışın 1 saatlik çıkışın yarım saat olduğu Türbe ziyaretini tamamlıyoruz.Aşağıya indikten sonra bisikletlerimizi bıraktığımız gibi buluyoruz. Hemen hazırlanıp kamp yöntemi Çamlıca Gölüne doğru yollara düşüyoruz. Yayla ile göl arası yaklaşık olarak 6-7 km civarındaki yol ise tek kelimeyle berbat ötesi olabilir, bizim için sıkıntı yok ama araçlar için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Hatta bir abi ben o araçlarla geldiğim araçta 2-3 kere vurdum dedi, burada atv araçları, 4X4 jeepler ve traktörler gezdiğinden yolu mahvetmişler, yer çamur ve su vardı, yolda giderken yanımızdan jeep konvoyu geçti selamlaştık, onlar Çiğdem Yaylasına gidiyorlarmış biz dedik göle gidebilirsin selametle gitme dediler. Yol boyunca meydana gelen bir fikir olarak bulunun diye parçalanma böyle orman yollarında varsa düdük yoksa bağırarak veya şarkılar hareket ettiğini belirtti.
Sesten dolayı yabani doğa hayvanlarından sizlerden ürkecek ve sizlere yaklaşmayacaklardır. 1548 metreden sonra dedik göl aşağıda artık 6 km. boyunca süper gelişim)) ben biliyorum düşüşler değil çıkış olduğunu ama km az olduğundan birazdan hep ineceğiz diyerek moralleri arttırarak kandırıp durdum)) kandırdım ama o moralle son 2 km ateşli bir iniş gerçekleştirerek Çamlıca Gölüne varıyoruz, varınca da kazasız belasın varmamızın çok şükür Kamp yerimizin seçimi için gölün çevresinde turluyoruz.
Günlerden Cumartesi günü geçirdiğiniz malum hafta sonu tatilciler, günübirlikçiler ve mangancılar buraya gelmişler, bizim buraya varış saatimiz 16:00'dı sanırım. Zaman ile ilgili bir sıkıntımızın korunması rolü ve rahat bir gezi gerçekleştirildi. Büfe sabah 08.30 akşam 20.30 saatleri arasında açık ve burada domates, salatalık, içecekler, çerezler gibi bir çok imkan var, hatta oyuncaklar bile var. Ayrıca burada buz gibi suda alabalık ta var. Orada pişirip servis yapıyorlar. Fiyatlara gelince öyle uçuk Fiyatları düşünmeyin çok uygun. Bunun yanı sıra alanda her yerde çeşme ve kaynak suları mevcut. Sular maşallah buz değil meybuz mübarek)) elinizde 1 dakika su altında tutmanız mümkün değil.. mescit, bay-bayan tuvalet mevcut. Vardığınız göl çevresinde pek insan yoktu sakindi, çadırlarını kurmuş geceleyen balıkçılar, orada barakalarda ve yayla evlerinde yaşayan insanlar dışında bir kaçta piknikçi vardı.
Bizler gölün sonuna kadar göle hakim sağlık hizmeti düz zemin çadırlarımızı ve bisikletlerimizi koyduk. Çeşme 5 mt. Yakınımızda tuvalet ise 60 metre mesafedeydi. Öncelik olarak aynı zamanda bol olduğumuzu karnımızı doyuralım istedik. Hemen küçük kazlı tüpte yanımızda getirdiğimiz tava ve çaydanlıkta yumurta ve sucuklarımızı pişirdik, çoban salatamızı yaptık, demlik çaydanlığın bir parçasını yakmış yerde ateşin başına koyduk. Bu tür dağlarda kesinlikle saklanması gereken helvamızı da soframıza koyduk. bir normal ekmek birde kişi başı bazlama eklerimizle birlikte akşam yemeğimizi sizlere afiyet bir güzel yedik.
Bulaşıkçı başı Serkan hemen duruma el atarak tabak ve çanaklarımızı yıkıyor temizlik imandandır. Bunun yanı sıra gölün etrafında ve üzerine düşmüş olan çöpleri de suya girerek temizliyor ve topluyor. Söylenecek söz bulamıyorum herkes adına teşekkür ediyorum ve bu duyarlılığı tüm insan oğlundan bekliyorum. Buraya kadar geldik terledik üstümüz kirlendi, ne yapmalı ne etmeli önce Serkan göle girmeli, nerden girmeli nerden yüzmeli derken Serkan göle girip yıkanıyor. Siz denemeyin arkadaşlar içimizde bir deli o vardı onu da kendi aramızda idare ettik)) Şaka bir yana gölün yapısından dolayı her ne kadar güzel görünse de yosunlardan ve suyun üstü sıcak altı ise eksi 20 derece olan bu gölde çok boğulanlar olmuş, gölün güzelliği sizi cezbedebilir ama gerçekten yüzmek çok tehlikeli. Gölün derinliği balıkçıların deyimi ile 8-10 metre civarında. Sonuç olarak Serkan göle kenardan girdi yıkandı biz ise buz gibi meybuz gibi çeşme suyunda su içerken bile donduğumuz suda titredik diyebilirim. Neyse ki yanan ateş imdadımıza çabuk yetişti…
Ardından yemek yedik beynimiz vücudumuz kendine geldi. Zaman çok ilerlemeden yemekten sonra hemen çadırlarımızı birbirimize yardım ederek güzelce kurduk. Yanımızda çekiç te getirmiştik. Neyin ne zaman lazım olacağı hiç belli olmaz. Çadırlar kuruldu, matlar serildi, yastıklar koyuldu, yastık deyip geçmeyin kesinlikle yanınızda getirmeyi unutmayınız. Ardından tulumlar ve yedek olarak getirdiğimiz ince battaniyelerle çadırımızı bir güzel tamamladık. Böyle yerler için kesinlikle tulum şart arkadaşlar. Mümkünse eksi derecelerdeki tulumları tercih ediniz, battaniye olarak ta açıp kullanabilirsiniz. Çadırlarınızı kesinlikle gergin olarak kurunuz. Bir detay da çadırınızın nefes alan kısımlarını kuzeye denk gelecek şekilde kurunuz, çadırınızın nefes alması önemli..
Herşey hazır sıra keyif yapmaya geldi, ateş başında demlikte çay hazır, çitlenbikler hazır, kafa lambası ve ışıklar hazır, daha öncesinden ateş için ormandan odun toplamıştık odun ile ilgili hiç sıkıntı yok arkadaşlar bol miktarda var. çayları sizin yerinize yudumluyoruz ve gelemeyenler için dedikodu yapmaya başlıyoruz. Sıcak çay sıcak ateş daha ne olsun.. Artık saatler ilerliyor havada sis var, sis göl seviyesine kadar iniyor, havada yağış yok böyle yüksekliklerde olağan şeyler bunlar. Telefonlara geline bir çekiyor bir çekmiyor, en iyi çözüm kapatmak, telefonların çekmediği yerlerde şarj sürekli sinyal aradığından 1-2 saatte biter.
Saatler ilerliyor ve uyku bastırıyor, buranın havasından sanırım saat 22.30 uykumuz geliyor, artık yatma zamanı, her şeyi iyice körüklüyoruz. Çadırda dayanıklıken eşofmanlarınızı veya her ne varsa çoraplarınızın içine sokunuz, genellikle böyle soğuk ayaklardan başlar. Uyumaya bölünmeden önce horlayanlar 100 metre ileri gitsin dedim, kimse gitmedi, meğersem borozancıbaşı çadırdaki kankim Serkan ufaktan gürlemeye başlıyor. Hemen bir el ense Sağa dön sola dönerek sessizliği kısıyoruz. Yan çadırdanda ufakta olsa herkül Erkandan gürlemese de çadırında verilen korumayı da katarsak ufak ufak parçalar veriyordu))) Genç Kubilay kardeşimiz büyük ise kendi halinde sessiz bir şekilde uyudumu uyumuş gibimi yaptığı hiç sesi çıkmıyordu, Emre ise 6 kişilik boy çadırı ile çalışırken top koşuyordu , çok yorulmuş ki hiç sesi çıkmıyordu.
Unutmadan burada ayı falan olmamasıda mümkün değil arkadaşlar, burada bir yerleşim alanı var, bilgiler var. Ara sıra silahlar atılıyor, sabahlayanlar ateş yakanla var. Rahatlıkla kamp yapabileceğiniz gönül rahatlığı ile uyuyabileceğiniz bir alan. Sizi tek uyutmayacak olan şey Kurbağalar, vak vak vak vak, opera sanatçısı gibi uzun bir süre susmadılar, ışık tutunca o bölge susuyor)) balıkçılardan birisi bir çığlık bütün kurbağalar sustu)) dedik çözüm belliydi)) Bağlandığında veya bir silah atlandığında seslendiriliyor. Silahtan kurbağalardan ve gece konaklayanlardan bahsettik, bu sizi korkutmasın saklansınm gibi burada yerleşim var, aileler var, çoluk çocuk evli çiftler var. yaşlılar var, bu yüzden korkmanıza gerek yok yok.
Neyse artık saat gece 02.00 sıraları Emre uyanıyor bizi de uyandırıyor. uyandığımızda yıldızlarla dolu muhteşem bir gökyüzü bizi karşılıyor. Seyrine doyumsuz manzarayı 5 dakika kadar keyifle izliyoruz ve tekrar analizleri yapıyoruz. Sabah uyandığımız saat tahminlerinden çok daha erken 06.00-07.00-08.00 arası, sabah doğan doğuşunu bile izleyenler oldu. Ben uyudum)) Neyse hep birlikte 08.00 gibi ayaklandık ve ateşler yakındı sular ısıtıldı, hazır çorbalar bardaklara kondu ve kahvaltı serüveni başladı, sabahları hazır çorba 10 numaraydı ve kesinlikle tavsiye edilir.
Ayrıca bir önceki menünün aynısını kahvaltısında da tekrarladık ve gün bomba gibi başladık, kahvaltının ardından gölün çevresinde tur attık, burada yazlık olarak 24 yıl babadan kalma evde yaşlı çiftlerimizle sabah sohbet ettik, bize uzattıkları bayram şekerlerinden aldık. Allah kabul etsiz uzun uzun ömürler versin. 30 dakika kadar burada hoş sohbetler yaptık, gerçekten çok güzel. bolluğun etrafında dönerken yine çilekler bizi değiştirirken yine koyunlar gibi otladıkları afiyetle yedi, bir ağaca kurulmuş sallıncakta göl manzaralı sallandık, çok güzel kareler ve fotoğraflar çekildik. Balık tutanların yanlarına giderek rast gele dedik ve tutmuş olan balıkları fotoğrafladık.
Gölün etrafında turun ardından çadırlarımızın yanından ayrılmadan birde 1-2 saat dolusu matlarımızı sererek rahatlamaya daldık. İşte bu uykunun her şeyin değeriydi, biz uyurken közlerin içindeki patateslerimizde pişmeye başlamıştı. Saat 13.00 oldu ve ortaya çıkınca, uyanınca kumpirlerimizi közden çıkartarak sizlere afiyet bir güzel yemek. Daha sonra çadırlarımızı tasarladığımız çevremizi da benzersiz olarak yaşadık. Hazırlıkların ardından yola devam etmek gerekir ama yol medeniyettir haksızlık olur, en azından Keremali Çamlıca arasında daha iyi diyebileceğimiz yaklaşık 1 saat süren bir çıkış gerçekleştiriyoruz.
İnişe kaybından önce ön ve arka lastiklerimizin hafasını yarıya kadar indiriyoruz, bu çok önemli bir konu, bu vesileyle çok rahat bir iniş gerçekleştiriyoruz. İniş sırasında birbirimizden kopmadan takip ederek iniyoruz, yol boyunca her şey olabilir mesafeyi korumak zorundayız. 3-4 km. de bir kısa vadeli durarak balataları eriyor ama durmadan bir arada kalamıyorsak da yardımcı oluyor. Çok şükür kazasız belasız Çamlıca Beldesine iniş gerçekleştiriyoruz.
Aşağıya indik ama lastikleri şişirmek lazım. bir benzincide daha iyi şişiririz diyerek az havalarla benzinci kullanmaya başladı. İlk bulduğumuz yere girdik ama burada da hava yokmuş ama 200 metre ilerde oto kuaför var orada olabilir dediler buraya gittik ve burada lastiklerimizi şişirdik. Şişirdik ama nasıl şişirdik 4 bisiklet yarım saatte, aparatlar uyum sağlamadı dükkan sahibi karlı çıktı olacak diye çok uğraştı ve sonunda geçe olsa şişirmeyi başardı, bizimle gerçekten çok ilgilendi ve sıcak davrandı, yemek ısmarlayayım teşekkür etti dedik ama başka zaman umarım dedik. kendisine çok teşekkür ediyoruz. Zaman ayırdığı için emek verdiği için. Buradan sonra bir camide gazoz molası veriyoruz ve ana yola bağlanıyoruz.
Oğlum 10 km kala Buğra yolu bisikletiyle birlikte bize dağılıyor. Erkan'a da Ferizli'ye kadar yol arkadaşı oluyor. Turumuzu çok şükür kazasız belasız çok keyifli, eğlenceli ve yorucu olarak tamamlıyoruz. Turumuzun maliyetine gelince kişi başı günlük 10 TL. Toplamda 20 TL. masraf çıkıyor. 2 tam günce 20 TL. masrafı aslında çok ekonomikti. Artan özellikleri bile oldu.
5 gönüllü, 5 arkadaş, 5 arkadaş, 5 aile şeklinde, katılamayanlar için bir şey diyemeyeceğim ama biz gerçekten çok keyif aldık. Umarım eğlenirsiniz. Benim yazacaklarım daha vardı ama bu kadar yeter. Bir daha ki turlarda seçilen kişi. e
Hiç yorum yok
Yorum Gönder